Uygarlıkların beşiği Batı Anadolu’nun ve Ege Havzasının en büyük şehri olan Smyrna’nın sembollerinden biri İzmir Saat Kulesi dendiği zaman 1901 yılından beri süregelen bir gerçeği yenilemiş oluyoruz. II. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yıldönümü için yaptırılan kule mimari açıdan bakıldığında kendi kategorisinde en zarif örneklerden biri olarak kabul edilmektedir.
İzmir’e yolu düşen herkes bir şekilde onun önünden geçer, çünkü şehrin merkezinde, Konak Meydanı’nda, valiliğin karşısındadır. 25 metre yüksekliği vardır. İtalya’daki Pisa, İstanbul’daki Galata ve Kız Kulesi veya Londra Big Ben Saat Kulesi gibi bir şehrin adıyla artık bütünleşmiştir.
Geleceğe Dönüş’ü Çağrıştıran Olay
İzmir Saat Kulesi geleneksel Osmanlı mimari çizgilerinin özellikle Endülüs ve Afrika’daki mimari anlayışla birleştirildiği bir yapıdır ki bu da klasik Ortantalist üsluptur. At nalı kemerler, yan cephelerin Avrupa’daki kule örneklerinden farklı olarak tümüyle doldurulması ve Kuzey Afrika’da kullanılan sütun başlığı modelleri bunu ispatlar. (Örneğin Pisa Kulesi tamamen sütunlu ve yan taraflarında boşluk kalacak bir tarzda inşa edilmiştir.)
Kule Fransız asıllı İzmir’li mimar Raymond Charles Pere tarafından tasarlanmıştır. Saat ise Alman İmparatoru II. Wilhelm tarafından hediye edilmiştir. 1974 yılında yaşanan ve 5,2 derecesinde olan Gediz depreminde saat depremin meydana geldiği 02.04’de durdu ama kule iki yıl içinde onarıldı ve saat yeniden çalışmaya başladı. Hikayenin bu tarafının ünlü billim kurgu filmi Geleceğe Dönüş’teki duran saati hatırlattığını fark edebilirsiniz. O saate yıldırım düşmüştü, bizim kulemizi ise Ege’nin depremi durdurdu.
Yapı özellikle gün doğumu ve gün batımlarında fotoğraf severler için harika bir görüntü oluşturmaktadır. Oralara kadar gelmişken tabii ki tarihi Kemeraltı Çarşısı da gezilip görülecek yerler arasına girecektir. İzmir Saat Kulesi’nin günümüzdeki işlevlerinden biri ise şehirde olan herkes için buluşma ve yön tayini noktası olmasıdır. Kulenin bir kopyası Gürcistan’ın Batum kentinde inşa edilmiştir. Raymond Charles Pere’in bu özenli işi kendi alanında artık tarihi bir mirastır.
Kendini Resmeden Mimar
Kuenin mimarı Charles Pere ise tipik bir levanten aydını olarak kendi hikayesiyle de ilgi çekiyor. Osmanlı İmparatorluğu içinde yaşayan, genellikle ticaretle uğraşan üst kesime mensup, Osmanlı tebaası içinde kabul edilen yabancılar levanten olarak adlandırılırdı ve çoğunlukla iyi eğitimliydiler.
Mimar Pere Fransa’da doğmuştu ama İzmir’li ünlü levanten aile Russo’ların kızı ile evlenince bir yerde eniştemiz oldu. İzmir’de mimarlık bürosu aşan Pere İzmir’deki pek çok yapının tasarlanmasında çalıştı. Ayşe Mayda Köşkü bunlar arasındadır.
Mimarımıza ait ilginç hikayelerden birisi de İzmir Saint Polikarp Kilisesi’nin restorasyonu sırasında fresklerin içine Raymond Pere’in elleri bağlı şekilde kendini de resmetmesidir. Bu sahne kiliseye adını veren Aziz Polikap’ın Antik İzmir Stadyumu’nda yakılarak öldürülmesinin anısına tasarlanmıştır. İzmir’in kendine özgü mimari dokusunun oluşmasında Raymond Pere’in adını geçirmeden olmaz. (Levant kültürü İzmir’in yerel tarihinde etkileyici bir sayfadır.)
Sembolümüz İzmir Saat Kulesi
Şimdilerde herkesin her şeyi bildiği internet mecralarında hangisi milli kültürümüzü yansıtır gibi bir soruya rastlanıyor. Verilen seçenekler içinde Kars Kalesi, Kapalıçarşı, Uzunköprü, İzmir Saat Kulesi, Manavgat Şelalesi, Atakule, Göbeklitepe gibi yerlerin isimleri var ve doğru cevap için okuyucular İzmir Saat Kulesi’ne doğru adeta yönlendiriliyor. Sayılan bu yerlerin hepsi bizim kültür zenginliğimizin parçalarıdır, hiçbirini yadsıyamayız. Yaratılmaya çalışan bu zoraki ayrımcılığa en iyi yanıt aslında yerli turistlerimizden geliyor, hepsinin tadını çıkara çıkara geziyorlar, salgın hastalık bile bu yaz onları yavaşlatmadı. İzmirliler de kulelerini zaten yıllardır kendi hayatlarından bir parça olarak benimsemişlerdir, zoraki fikirlere hiç gerek yoktur.