bazalt küp taş

Roma Mimarisinin Hatırası Diocletian Sarayı

Güncelleme: 19 Eylül 2020 Kategori: Yapılar ve hikayeleri
0 19 Eylül 2020
bazalt küp taş

M.S. 295 yılında inşaasına başlandığı tahmin edilen Diocletian Sarayı Adriyatik kıyılarında Split bölgesine çok yakın bir yerde yapılmıştır. Solin kasabasından geçen ve imparator Diocletian için inşa edilen saray, 305 yılında tamamlandı. Son günlerini burada geçiren imparator, unvanını bırakıp kendine özgü bir hayat tercih etti. Roma döneminde kendi arzusuyla imparatorluktan vazgeçen Diocletian, ölümüne kadar bu sarayda yaşadı. 

Roma mimarisinin en güzel örneklerinden olan ve 11 metrelik dört kapıdan oluşan saray, Solin kasabasına açılan Altın kapısıyla devasa bir kompleksti. Kale güvenliğinde bir saray olan ve depolama tesisinden ofislere, tapınaklardan davet odalarına kadar her konuda eksiksizdir. Bir kısmında askeri garnizon olan ve mimarının bilinmediği bu sarayın yapımında villa ve castrum karışımının kullanıldığı tespit edildi. 

Diocletian Sarayı Mimarisi

Roma mimarisinin klasikleşen sütunlarıyla öne çıktığı sarayda sundurmalar ve sfenksler bulunuyor. İmparatorun ölümünden sonra terk edilen ve 7.yy’a kadar ilgilenilmeyen Diocletian Sarayı daha sonra Slav saldırılarından kaçmak için bölge halkının sığınağı haline geldi. Büyük odaları konuta çevrilen ve orijinal yapısının bu dönemde değişime uğradığı saray kalıntıları Split kentinin merkezi haline dönüştü. 

Günümüzde Diocletian Sarayı

Hıristiyanlığı kabul eden bölge halkı, imparator Diocletian’un mezarının olduğu bölümü katedrale dönüştürdü. Günümüzde Saint Domnius Katedrali olarak adlandırılan bu bölgenin yanı sıra Roma Tanrıları için yapılan Jüpiter Tapınağı da Saint John için adanan bir vaftizhaneye çevrilmiştir. Katedralin özgün hali değiştirildikten sonra eklenen çan kulesi 13. Yy’da eklenerek, Romanesk tarzında yapıldı. 20. Yy’da ise bu alan restore edildi. 

Sarayın evlerine girmek için kullanılan vestibül kısmının kalıntıları da hala görülebiliyor. Heykeller ve yarım daire şeklindeki nişleriyle etkileyici bir giriş alanı olan bölgede imparatorun bahçesi ve tavukların yetiştirildiği kümes gibi kısımlar da bulunuyordu. 10. Yy’dan kalan en önemli Romanesk evlerinin bulunduğu kısım, şehrin Orta Çağ bölümünün de merkezidir. 

16 Kuleli Saray

Eşit olmayan bir dikdörtgen zemine sahip olan sarayın ilk halinde toplam 16 kule vardı. Porta Orientalis, Porta Occidentalis, Porto Meridionalis ve Porto Septemtrionalis olmak üzere 4 ana kapısı bulunuyordu. 

Tetrarşi sisteminin kurucusu olan imparator sarayı yaptırırken bu durumdan vazgeçmemiş, Altın Kapı kısmında Galerius, Maximian, Chlorus ve kendisinin heykellerini yaptırmıştır. Günümüzde Hırvatistan sınırları içinde bulunan saray, UNESCO tarafından 1979 tarihinde Dünya Mirası olarak ilan edildi ve hala kalıntılarını incelemek mümkün oluyor. 

Gümüş Kapı olarak adlandırılan kısım ise şehir merkezinden Pjaca’ya ulaşmak için kullanılıyordu. Altın kapıdan daha mütevazi olan bu kapının iki yanında sekizgen kuleler bulunuyordu. Hala kalıntıları görünebilen yapının yakınında bulunan antik kaldırım da hala kalıntı şeklinde görülebiliyor. 

Bugün Slavija Otel olarak kullanılan imparatorluğun kaplıca alanı ise hala eski gizemini koruyor. Mimarlık tarihi açısından önemli bir yapı olan Diocletian Sarayı zeminleri, mimari yapının özelliklerini görmek için biraz da olsa kopya verebiliyor.  

Diocletian’tan Bir De Game Of Thrones Geçti

Tüm dünyada izlenme rekorları kıran Game Of Thrones dizisinin bazı bölümleri Diocletian Sarayı kalıntılarında çekildi. Doğayla dost bir imparator olan ve resmen sebze yetiştirmek için tahtından vazgeçen Docletian, lahana yetiştirmek üzere bu sarayın bahçelerini tercih etmiştir. 

Günümüzde ise çevresine birçok otel ve cafe yapılan ören yerini gezmek mümkün olabiliyor. Hem tarihin rüzgarını hissetmek hem de modern dünyadan kopmamak için keyifli bir gezinti yaparak, sarayın kalıntılarını ve sağlam duran alanlarını ziyaret edebilirsiniz.

 
  • Beğenenler
Cevapla
Cevaplar yükleniyor..