bazalt küp taş

Mimari Akımlar Nelerdir?

Güncelleme: 11 Nisan 2021 Kategori: Proje & Uygulama
0 11 Nisan 2021
bazalt küp taş

Mimari akımlar dünya mimarlık tarihinde son derece önemli bir yer edinmektedir. Sanat ve teknolojiyi aynı anda kendi bütünlüğü içerisinde barındırabilen, tasarım yapısıyla ve seçimleriyle dünya sahnesinde “nitelik betimleyici unsur” olarak gözlemlenen ve prestij göstergesi olarak da ön plana çıkar.

Mimarlık zaman içerisinde çok sayıda değişkenlik ve yenilikle karşılaşmıştır. Sayısız fikirle beslenebilen mimarinin dönemsel akımlardan etkilenerek hem konfor hem de görsellik ilkeleri de değişkenlikler göstermiş günümüze kadar gelmiştir. Şimdiye dek dünya üzerinde çok sayıda akım gerçekleşmiş olmasına karşın bugün özellikle Avrupa tarihinde gerçekleşen değişimler ön plana çıkmaktadır. 

Genel Olarak Mimari Akımlar

Mimari akımların tarihine geçmeden önce mimarinin neden önemli olduğunu anlamakta yarar var. Mimarinin başlangıcı ve bilinen en eski örnekleri Orta Asya ve Anadolu’da görülmüştür. MÖ 10000 yılına uzanan bir tarihi geçmiş söz konusudur. Bu gelişim sürecinde hem kültürel etkilerden hem de coğrafik ve fizyolojik yapılardan kaynaklanan stil ve tarzlar ortaya çıkmış ardından da bu tarzlar bir akım olarak kabul edilmiştir.

Bugün moda olarak adlandırılan ve günün zevk ve beğenilerine göre şekillenen akımlar gibi maimari de sosyal ve kültürel anlamda dönemsel tarzlara ve yapısal özelliklere sahip olmuştur. Bu genel süreçlere akım denmiş ve dönemlere göre ortaya çıktğı yerlerde isimlendirilmiştir. 

Akımların diğer bir özelliği ise geleceğin mimari anlayışlarında bire bir etki etmiş olmalarıdır. Her akım bir yenilik ve tarz ile geliyor. Her akım farklı teknik ve teknoloji özelliklerini ortaya çıkardığından gelecek için mimari gelişimin tecrübesini besliyorlar. Örneğin taş devrinde kullanılan teknikler ile günümüz teknikleri arasında büyük bir fark olmasına karşın taş devrinde geçerli olan teknikler bugün de halen geçerliliğini korumaktadır. Eskiyi ortadan kaldırmayan ancak üstüne yenisini ekleyen bir evrimden söz etmek mümkündür. 

Mimari akımlar özellikle Avrupa kökenli sanatsal gelişimlerden sonra yaygın olarak nitelendirilmiştir. Bunun nedeni Avrupa kültür ve tarih anlayışında tarz ve akımlara verilen değerin daha büyük olması değildir, aksine Avrupa ve kültürel geçmişin kendisini ön planda daha fazla göstermş olmasıdır. Mimari akımların genel amaçlarından biri de tarihte bilinir olmaktır. Kısaca mimari akımlar ise şöyle sıralanmaktadır

Roma Mimarisi (Klasik Mimari)

Dünya sahnesinde çok uzun süre boyunca egemenlik yaşamış olan Roma, sahip olduğu topraklar içerisinde çok sayıda mimari eser inşa etmiştir. Ancak özellikle başkent Roma’da ortaya çıkan ve imparatorluğun görkemini yansıtan büyük bir mimari tarz yaratmıştır. Bu tarz Roma mimarisi olarak belirtilmekte ve akım olarak kabul edilmektedir. Benzerlik açısından Antik Yunan mimarisi özellikleri hissedilmesine karşın heykeller ve sütunlar yerine daha öne çıkan beşikkemerler ve kubbeler görülmektedir. Mimari yapısı bakımından korunaklı bir duvar öğesi içeren tarzın özelliği büyük yapıları oluşturma sistemlerinin geliştirilmesiyle ön çıkar. Özellikle Roma şehri bugün halen büyük ölçüde özelliklerini korumaktadır.

Anglo – Saxon Mimari

Anglo-Saxon mimari temel özelliklerini Roma mimarisinden almaktadır ancak daha kabaca ve detaylandırılmamış bir özellik taşır. Her ne kadar Roma mimarisini birebir yansıtmasa da etki altında kaldığı Roma imparatorluğunun tüm mimari sistem özelliklerini taşımaktadır. Bu akım Karolenj sanatını uzun süre tehdit etmiş ve İmparatorluğun yıkılışından sonda bile uzun süre devam etmeyi başarmıştır.

Romanesk Mimari

Avrupaya yaklaşık 2 yüzyıl (XXI-XXII) boyunca ev sahipliği yapan Romanesk mimari akımı siyasi bir rekabetin ürünü olarak karşımıza çıkar. Normanların İngiltere’yi istila ettiği ve Roma imparatorluğunun çöküşünün ardındaki siyasal çalkantıda yaşanan dengelemde ortaya çıkan bu akım  Gotik mimarinin hazırlayıcısı konumunda yer almaktadır. Rönesans öncesinde ciddi bir değişim göstergesi olan ve mimariye tamamen değişim getiren Romanesk mimari yaşandığı dönemde iki farklı düşüncenin (Kilise ve Feodal devlet) birbiriyle yarışına sahne olmuştur. Bu nedenle çeşitlilik ve denklik öğelerini barındırması açısından yeni akımları hazırlamıştır.

Gotik Mimari

Avrupa’da özellikle XXII. ve XV. Yüzyılları arasında son derece etkili olan Gotik mimari günümüzde de çok fazla örneğe sahip bır akım olmuştur. Basit bir tabirle payandalardan desteklenen dikey ve yüksek camların ağırlık kazandığı görkemli bir uslüp taşımaktadır. Kilise tarafından nbenimsenen ve dönemin tüm yapılarında kullanılan bu uslüp büyük ölçüde etki etmiştir. Aynı zamanda saray kesimlerinin de tercih etmesine ve dönem içerisinde bütünlüğün sağlanmasına neden olmuştur. En önemli fürlerinden biri gül pencerelerdir. Sadece gotik mimariye has bu figür akımın imzası niteliğini taşımaktadır.

Rönesans Dönemi

Hemen herkes tarafından adı bilinen Rönesans dönemi aslında oldukça kısa süren bir dönem sayılmaktadır. Ancak dönem sırasında gerçekleşen gelişmeler ve mimari tarzın gelişimi o kadar etkili olmuştur ki bugün hemen herkes tarafından bilinir. Bu dönem ev sahipliğini İtalya’dan almaktadır. İtalyancada yeniden doğuş anlamını taşıyan Rönesans tamamen geometrik düzlemden ve kare yapılardan beslenir. Kubbe kullanımından ziyade düz ve işlemeli tavan işçiliğine daha fazla önem vermiştir. Günümüzde Osmanlı Saraylarında dahi bu tarzı görmek mümkündür. Barok döneminin başlangıç öğesi sayılmaktadır.

Barok ve Rokoko Mimarlığı

Barok mimari özellikle mimaride görkem ve mükemmellik yansıtılması için ortaya çıkmıştır. Bu konuda en önemli örnek Roma’da bulunan San Pietro Bazilikası ( Vatikan ) olarak gösterilebilir. İşleme sanatının en büyük örnekleri ve görkemli figürlerin zenginlik kazandığı bu uslüp oldukça yoğun bir etki yaratmıştır. Ancak akımın son zamanlarında Barok mimarinin abartılı motiflerine protesto niteliğinde Rokoko dönemi başladı. Her iki dönem XVII. Ve XVIII. Yüzyıllarında oldukça uzun bir süre etkili olmuştur.

Neoklasizm (Neoklasik Mimari)

Barok ve Rokoko mimarisinin şatafatlı ve gösterişli yapısına itiraz niteliği taşıyan ve klasik mimariyi geriye çağıran mimariye Neoklasik mimari denir. Bu dönem özellikle XVIII. Yüzyıl ortalarında yaygın hale geldi. Yunan ve Roma mimarilerinin kesin çizgilerini taşımasıyla klasik mimamirinin yenilenmiş hali olarak hatırlanmaktadır. 

Romantik Dönem Mimarisi

XIV. Yüzyılın ortasında ortaya çıkan romantik dönem mimarisi aslında daha çok nostaljik bir çağrışım yapmaktadır. Gotik ve Yunan mimarilerinin sentezi gibi düşünülen bu dönem neoklasik dönem eleştirisi yapmaktadır. 

Eklektik Mimari: Bu dönem ise tüm mimari dönemlerinin etkilerini sentezleme çabasındadır. XIV. Yüzyıl ortalarında ortaya çıkmış büyük bir etki göstermiştir. Tüm mimari akımlarının örneklerinin birleşimi gibi algılanan dönem yine eleştirel olma özelliğini taşımaktadır. 

Arts and Crafts Akımı: Bu akım diğerlrine göre daha farklı bir eleştiriy ele almıştır. İngiltere’de XIV yüzyılda ortaya çıktığında hedefi endüstriyel üretime itiraz etmekti. Orta çağ mimarisini ve el işçiliğini önemser. Maliyetlerin düşük olduğu binaların sanatsal değerlerinin düşük olduğunu bu nedenle de sanatsal yapıların daha fazla desteklenmesi gerektiğinin altını çizer. Bu dönem mimari açıdan çok sanatsal olarak önemli bir akım olarak belirtilmektedir.

Art Nouveau: Modern mimarinin ağırlık göstermeye başladığı XX. Yüzyıl öncesi süslemeleriyle ön plana çıkan bu dönem Arts and Crafts akımından kök aldığı yönünde betimlenir. Özelliği incelikli işlemelerin ön plana çıkmasıdır. Bu mimari akım özellikle Maerika ve Avrupa’da etki yaratmıştır. 

Tüm bu akımlar mimari sanat akımları olarak bilinmektedir. Dünya mimari çizgisine renk ve özellik katmalarıyla ünlüdürler. 

 
  • Beğenenler
Cevapla
Cevaplar yükleniyor..